“Boşlukta Mavi” bir kent kadınının köydeki yaşamına uyum sağlama sürecini anlatan bir hikâye olarak, okur merkezli okumaya geniş bir alan açmaktadır. Kent hayatına alışmış bir kadının, köyde geçirdiği zaman boyunca yaşadığı yabancılaşma, hikâyenin ana temasını oluşturmaktadır. Bu yabancılaşma, okurun hem karakterin deneyimlerini hem de kendi duygusal tepkilerini incelemesine olanak tanıyor. Bu bağlamda, “Boşlukta Mavi”, okuyucunun metinle kurduğu etkileşimi ön plana çıkararak, edebi deneyimin kişisel ve öznel doğasını vurguluyor. Bu hikâye, yabancılaşmanın doğası gereği okurun kendisiyle veya okuduğuyla yüzleşmesini sağlarken, okur merkezli bir yaklaşımı da teşvik ediyor.
Kendine Yabancılaşma
Hikâye, köyde sıkışıp kalmış bir kent kadınının anlatısını içeriyor. Kent hayatına alışmış bir kadının köyde bulunması ve olayların bunun etrafında gelişmesi tema olarak bize yabancılaşmayı açıklamaktadır. Hikâye ilerledikçe bu yabancılaşma dallanıp budaklanıyor fakat sadece yabancılaşmanın tema olması bile okur tabanlı bir okumaya yol açıyor. Çünkü aslında yabancılaşma, doğası gereği okuru hedef alan bir tarafta durur. Okurun kendisine veya okuduğuna yabancılaşmasını amaçlar. Böylece okur, “Boşlukta Mavi”yi okurken yalnızca karakterin yabancılaşma yolculuğuna değil, kendisinin döngüsüne de tanık olur.
Şehir hayatından ötürü köye yabancılaşma konusunu irdeleyecek olursak karakterin köydeki kadınlara karşı duruşuna bakmak gerekir. Yabancılaşmayla ilişkili olarak dikkat çeken ilk nokta şudur: “Kız gülümsemişti. İçinde sağlam bir duygu vardı.” Çevresindeki kadınlara karşı tanık olduğumuz ilk tepkisi budur. Metin bize karakterin hislerinin tamamını vermiyor. Sadece bazı çıkarımlar yapabilmemizi sağlayacak veriler ortaya koyuyor. Okur, karakterin yalnızca köydeki kadınları incelediğini ve farklı hissettiğini anlıyor. Bunun geri kalanını ise kendisi tamamlayabiliyor. Bu tamamlama her bireysel okur için gerçekleşebilirken farklı dönemlerde farklı bağlamlarda da gerçekleşebilir. Bu bırakılan boşluklar okuru merkeze alıyor ve metni diyalog kurulabilen bir hale getiriyor.
Kadınlarla olan etkileşimden sonra bu etkileşimin karakterin üstündeki etkisini görüyoruz: “Orada, merdivenin ortasında, öylece -bir şey kaybetmiş gibi- duruyordu.” Burada da yukarıdakiyle benzer bir tutum yakalıyoruz. Karakterin iç dünyasına dair ipuçları var fakat metinden kesin bir sonuç veya duygu elde etmek mümkün değil. Bu tip boşluklar ve kesiklikler okurun yorumuyla tamamlanıyor. Metin bu şekilde okurun duygularıyla diyalog kuruyor. Kadınlarla olan karşılaşmanın, gözlemin ve bunların etkisinin kesin sonucuna dair bir şey vermiyor. Sadece karakterin bir şekilde yabancılaşmayla ilişkili olarak etkilendiğini anlayabiliyoruz. Okur bunu hem benzer bir duruma dair bir yabancılaşmayla hem de tema olarak farklı durumlara bağlayabileceği bir yabancılaşmayla ilişkilendirebilir.
Karakterin çevresindeki kadınlarla olan etkileşimini ve bu etkileşimin karakterde bıraktığı etkiyi gördükten sonra karakterin bunalımına tanık oluyoruz. Bu bunalımın da yine metnin geri kalanın da olduğu gibi bazı boşluklarını okurun doldurması gerektiğini görüyoruz. Fakat bunalım kısmı diğer kısımlardan daha net bir şekilde yer alıyor. Bunun sebebi de buraya kadar olan kısmın daha soyut ve duygulara hitap eden şeylerken bunalımın daha çarpıcı ve somut bir durum olmasıdır. Buna rağmen okuru bunalıma kadar getiren kısmın okur merkezli olması bu duruma da tesir ediyor. Çünkü hâlâ karakterin ucunu açık bıraktığı noktalar var: “Ne oluyorum, ne oluyorum şimdi durup dururken…” Burada karakterin anlamlandıramadığını okurun anlamlandırması gerekiyor.
“Boşlukta Mavi”, kent hayatına alışmış bir kadının köyde yaşadığı yabancılaşma sürecini işleyerek, okur merkezli okuma ve alımlama kuramı için zengin bir zemin sunuyor. Hikâye boyunca karakterin hislerinde ve deneyimlerinde bırakılan boşluklar, okurun metne kişisel yorumlarını ekleyebilmesine ve kendi duygusal tepkilerini keşfetmesine olanak tanıyor. Okurun aktif katılımını gerektiren bu yapısı, metnin çok katmanlı anlamlarını ortaya çıkarırken, her bireysel okuma deneyimini özgün kılıyor. “Boşlukta Mavi”, böylece edebi bir eserin okurun perspektifinden nasıl yeniden şekillenebileceğini ve bu süreçte nasıl zenginleşebileceğini etkili bir şekilde gösteriyor. Sonuç olarak, hikâye, edebi analizde okurun rolünü vurgulayan ve okuma deneyimini kişisel ve dinamik hale getiren bir yapıt olarak öne çıkıyor.