Eğitim, bireylerin doğumundan ölümüne kadar süren, toplumun standartlarını, inançlarını ve yaşama koşullarını kazanmasında etkili olan tüm sosyal süreçlerdir. Kişinin yaşadığı toplum içinde değeri olan, yetenek, tutum ve diğer davranış biçimlerini geliştirdiği süreçlerin tümüdür.
Tanıma bakıldığında tüm sürecin tek bir varlıktan geçmediğini, toplumun tamamının etkisi olduğunu gözlemleyebiliriz. Bu yüzden ilk olarak toplumun başına, çekirdek kısma (aile) yapısına dönülmesi gerekli olduğunu düşünmekteyim. Çünkü sosyal çürüme, toplum yapısının başlangıcı olan bireyin varlığını ortaya koyduğu alanda başlar ve “Doğduğun ev kaderindir.” mottosu sadece bir söylemden ibaret değildir. Çocuk öğretiyi sözde değil, uygulamayla zihnine taşır. Doğru ile yanlış anlayışı velinin sınırları arasında şekillendirir. Sonrasında ise kendi sınırları içerisinde bir karakter inşasına başlar.
Peki bizi şu an olduğumuz konuma getiren sebepler neler? Gelin bunları inceleyelim.
1. Ahlaki Değerlerin Zayıflaması
Toplumda ahlaki normların ve değerlerin erozyona uğraması, insanların birbirine ve topluma karşı olan sorumluluklarını yerine getirmemesiyle bir toplumda dürüstlük, yardımseverlik gibi temel değerlerin yerini kişisel çıkar ve bencillik aldığında, bireyler arasında güvensizlik artmaktadır. Ahlakı kişileştirmek veya kadına yöneltmek toplum yapısını bozarak suçu meşrulaştırmaktadır.
2. Eğitim Sisteminin Bozulması
Eğitimin kalitesinin düşmesi veya ideolojik bir biçimde manipüle edilmesi, bireylerin eleştirel düşünme ve toplumsal sorumluluk becerilerini geliştirememesi, bir ülkede eğitim sisteminin adaletsiz hale gelmesi, eğitimin belli kesimlere ulaşamaması ya da kalite standardının düşük olması, toplumsal eşitsizliğin ve fırsat adaletsizliğinin artmasına neden olur. Bu da suç oranlarını artıran bir etkendir.
3. Kültürel Yozlaşma ve Medyanın Etkisi
Popüler kültürün, medya aracılığıyla sürekli olarak tüketim, yüzeysellik ve bencil bireycilik değerlerini teşvik etmesi. Medya adına altında yapılan ve özenti hayata sürükleyen güzellemelerin yapılmasıyla gerçek hayat ile hayali yaşamın bir tutulmasıyla yapılan ümit tacirliği, toplumda geri dönüşü olmayan yollara girilmesine sebep olmaktadır.
4. Adaletsizlik ve Hukuk Sistemine Güven Kaybı
Adalet sisteminin işleyişindeki aksaklıklar, hukukun güçlüler lehine işlemesi veya yavaş ve etkisiz kalması. Gerekli ve yeterli bir ceza sistemi olmaması. Korku sisteminin sadece mağdur üzerine bırakılması. Suçlunun günün sonunda ” yatar, çıkarız.” deme rahatlığına ermesi başka bir hayat fenerinin sönmesine ön ayak olmaktır.
Her şeyin bu kadar berrak olduğu, eğitimin toplumun temeli olduğu zaman diliminde beklemenin sebebi nedir? Bu hayatlar sadece sosyal medyada üretilecek bir içerik midir? Farkındalık adı altında yapılan her paylaşım için kaç can kaybı gereklidir? Bu gün onlardan birinin sen olmayacağının garantisi nedir?