İnsan ve hayvan deneylerinin tarihi oldukça geçmiş ve ilkel çağlara dayanmaktadır. İnsanlar; tıp, psikoloji, biyoloji ve diğer bilim alanlarında bilgi edinmek amacıyla binlerce yıldır özellikle hayvanlar üzerinde deneyler yapmışlardır. İnsan üzerinde yapılan deneylerin tarihi ise modern tıp ve bilim etiği standartlarının gelişimiyle daha karmaşık bir hal almıştır. Antik çağlarda insanlar, tıbbi ve bilimsel bilgi elde etmek için hayvanlar üzerinde deneyler yapmışlardır. Eski Mısırlılar, embriyoloji ve cerrahi konuları üzerinde çalışmak için hayvanların iç organlarını incelemişlerdir. Orta Çağ’da ise Avrupa’da, tıp alanında özellikle insan vücudu üzerinde deneysel çalışmalar yapılmıştır. Ancak bu dönemde insan deneylerinin ahlaki sınırlarının belirsiz olması sebebiyle çoğu zaman insani olmayan uygulamalar yapılmıştır.
17. yüzyıldan itibaren bilimsel devrimle birlikte, hayvanlar üzerinde deneysel çalışmaların önemi artmıştır. Örneğin, William Harvey, dolaşım sistemi üzerinde çalışmak için hayvan deneyleri yapmıştır. 19. yüzyıla gelindiğinde tıp alanında büyük ilerlemeler kaydedilmiş ve bu ilerlemelerin birçoğu hayvanlar üzerinde yapılan deneyler sayesinde gerçekleşmiştir. Ancak bu dönemde hayvan deneyleri, etik konular ve hayvan hakları gibi tartışmalara yol açmıştır. 20. yüzyılın başlarında gelişen ve tehlikeli bir hal alan insan deneyleri etik açıdan deneyleri tartışmalı hale getirmiştir. Nazi Almanya’sında yapılan insan deneyleri, Nürnberg Mahkemeleri’nde savaş suçları olarak yargılanmıştır. Bu olaylar, modern insan deneylerinin etik kurallarının oluşturulmasına katkıda bulunmuştur. (bkz. Kevorkian, 1985; 215-224). Bu tür yasalarla birlikte kuralsız ve doğruluk ya da kesinlik yüzdesi az olan deneylerin yapılmasının engellenmesi amaçlanmıştır. Ayrıca etiğe ve hukuka uygun hareket edilmesi için düzenlemeler yapılmıştır ve yapılmaktadır. Bugün, insan ve hayvan deneyleri, uluslararası standartlara ve etik kurallara tabi olarak gerçekleşmektedir. İnsan deneyleri için özel etik kurullar (İnsan Araştırmaları Etik Kurulu) ve hayvan deneyleri için hayvan hakları kuralları bulunmaktadır. Bu kurallar, deneylerin güvenli ve sistemli bir şekilde yapılmasını sağlamak için oluşturulmuştur. (bkz. Eltin, Temel, 2016; 224-230). Etik felsefesi ise ahlaki eylemlerle, ilkelerle ve değerlerle ilgili hususları esas alan normatif bir disiplin olarak söylenebilmektedir. İnsan ve kurumlara düzen sunup doğru ya da yanlışa yönlendiren ilkeler bütünüdür. (bkz. Cevizci, 2014; 38) Bu düzenin de evrensel olarak kabul edilebilir olması gereklidir, ayrıca insanlar bunu bir çıkar için değil, başkalarının haklarına saygı göstermek amacıyla yapmalıdır. Bahsi geçen süreçler de beraberinde birçok soruyu getirmektedir. Ahlaki eylemin amacı ve belirleyicisinin, iyi ve kötü olanağının ne olduğu ve bu eylemlerin evrensel olarak kabul edilmesinin mümkün olup olmadığı soruları sorulmaktadır.
Algernon’a Çiçekler eseri, zeka artırma deneylerini konu almaktadır. Ana karakter Charlie, zekasını artırmak için deneysel bir tedaviye gönüllü olmuştur ancak deneyin sonuçları, beklenmedik etik sorunlar doğurmuştur. Yazar Keyes, bu eserinde bilimin insan yaşamına müdahalesinin ve deneylerin etik boyutunu sorgulamaktadır. Doktor Moreau’nun Adası eseri ise insan ve hayvan arasındaki sınırları sorgulayan bir distopyadır. Doktor Moreau, adada yaptığı deneylerle insan ve hayvan genlerini birleştirerek farklı tür yaratıklar oluşturmuştur. Wells, bu romanında, insan doğasına yapılan müdahalenin sonuçlarını sorgulamış ve deneylerin etik olup olmadığı sorusunu okuyucuya bırakmıştır.
Otomatik Portakal eseri insan davranışlarını değiştirmeyi amaçlayan Ludovico Tekniği adlı bir deneyi konu almaktadır. Ana karakter Alex, bu deneyden geçirilerek şiddet içeren düşünceleri kontrol altına alınmaya çalışılmıştır. Burgess, bu distopik romanında, insanın özgürlüğü ve iradesi ile toplumun güvenliği arasındaki çatışmayı çarpıcı bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu çalışma, insan ve hayvan deneylerinin etikliği üzerinde durmakta, bu deneylerin etik anlayışa ne derece uygun olduğu gibi soruları Daniel Keyes’in “Algernon’a Çiçekler”, H.G. Wells’in “Doktor Moreau’nun Adası” ve Anthony Bergess’in “Otomatik Portakal” eserlerinin içerik sahası etrafında değerlendirmektedir.
Deney Etiği ve Rıza
Deney, belirli bir hipotezi test etmek, bir teoriyi doğrulamak için bilimsel yöntemler kullanılarak yapılan sistemli bir gözlem ve test sürecidir. Deneyler, bilimsel bilgiyi artırmak, teorileri doğrulamak veya çürütmek ve pratik uygulamalara yönlendirmek için kullanılmaktadır. Etik, doğru ve yanlış arasındaki değerleri ve eylemleri araştıran felsefi bir alandır. Etik, bireylerin, grupların veya toplumların adil ve doğru davranışlarını yönlendiren ilkeleri, değerleri ve normları incelemektedir.
Kant, yarattığı dünyada ahlaki buyruklardan güç alan, her koşulda aynı buyruklara göre davranan bireylerden bahseder. Onun bize anlattığı, bireyin davranışının, tek tek eylemler üzerinde değerlendirilmesi esasına bağlı değildir. Birey öyle davranacaktır ki, bu her yerde ve herkes için doğru davranış olacaktır’’(Coştu, 2019; 215).
Temelde etik, bir kişinin nasıl davranması gerektiğiyle ilgili ve insanların eylemlerinin ve kararlarının neden ve nasıl doğru veya yanlış olduğunu değerlendirmektedir. Bunun için insanların kendi davranışlarını değerlendirmesi ve bir doğruluk düzlemine oturtması gerekmektedir.
Deney etiği ise, bilimsel araştırmalarda insanlar veya hayvanlar üzerinde yapılan deneylerin etik olarak değerlendirilmesi için nasıl yürütülmesi gerektiğini sorgulamayı ve katılımcıların haklarını korumayı amaçlamaktadır. Araştırma sürecinde karşılaşılan etik sorunları tanımlamak, incelemek ve çözmek için tasarlanmaktadır. Bu konuda Feyza Coştu bir makalesinde;
İlk şart kişinin rızasının alınması ilkesi üzerine kuruludur. Yani bilgilendirme yapılmadan ve yazılı rızası alınmadan yapılan bilimsel deney ve denemelerin cezai yaptırımları kanunda açıkça belirtilmiştir Bunun devamında ise rızası alınan kişiye uygulanan işlemlerin, yine kişinin temel hak ve özgürlüklerini zedeleyici bir hal almaması esaslar çerçevesinde belirlenmiştir.
Kişinin rızasının alınması bütün sürecin ilk aşaması olarak karşımıza çıkmaktadır. Süreçte kullanılacak işlemleri her detayıyla anlatmak ve daha sonrasında denekten onay almak gerekmektedir. Denekten onay alınmadan hiçbir işleme yani tedavi yöntemi denemeye başlanamaz.
Algernon’a Çiçekler eserinde deney etikliğinin onay ve rıza olan temel ilkelerinin ihlali söz konusudur. Hemşire onun beynine böyle şeyler yapmalarına başına silah dayasalar bile izin vermeyeceğini söylüyo. Ben de silahla ilgisi yok benim akıllı olmamla ilgisi yok. Ama dedi ki bana bunu yapmalarına hakları yokmuş (Keyes, 2023; 23). Bahsedilen kısımda Charlie’nin zeka seviyesi yeterli olmadığı için onun rızası umursanmamış, açıkça kandırılmıştır. Burada onay alınması gerektiğini ve bu ameliyatın tehlikeli olup olmadığını anlamadığı açıkça belli olmaktadır.
Doktor Moreau’nun Adası eserinde ise hayvan bedeninin vahşice ve deney etiği hususuna uymayan bir şekilde kullanıldığı görülmektedir. …derisi yüzülmüş, üstelik kötürüm edilmiş zavallı köpek Moreau’nun evinden kaçmıştı (Wells, 2023; 37). Burada ise onay verecek durumda olmayan bir canlının, bir hayvanın, deney adı altında yaşadığı vahşet belirtilmektedir. Bu, etiğe kesinlikle aykırı bir unsur olarak kabul edilmektedir; bilim dahi olsa hiçbir canlıya zarar verilemez ve bu görüş yasalarca belirtilmektedir.
Otomatik Portakal eseri, belirli bir düzenin oluşmasının özgür düşüncenin ortadan kaldırılmasıyla mümkün olduğunu savunduğu için etik kavramına aykırılığını açıkça ortaya koymaktadır. …kötü bir kişiyi topluma yararlı bir insan evladı yapabilecek mi?… Kişi iyiliği seçebilmelidir. Kişiye seçme hakkı tanınmazsa, o kişiliğini yitirir[…] “Halk özgürlüğü için başkaldırmaz, direnmez. Bir lokma ekmeğe, bir kaşık çorbaya değişir özgürlüğünü” (Bergess, 2023; 74-146). Bir insan ne kadar kötü olursa olsun onun seçim hakkının olması gerekmektedir. Bu nedenle toplumun düzelmesi, bireylerin özgürlüğünün kısıtlanmasına değil, ancak insanın kendi isteği ile düzelmesine bağlıdır. Bu eserde, alıntıdan anlaşılacağı üzere, halkın özgür düşüncesine saygı gösterilmeden her türlü zorbalığa katlanılan toplumlara ve ahlak kurallarının aykırılığına değinilmektedir.
Üç eserde de kobayların özgür iradelerinin ve sürecin anlatılmaması hakkında bilgi eksikliği yapıldığından dolayı deney etiğine aykırı hareket edilmiştir. ‘’Algernon’a Çiçekler’’ eserinde doğru anlatılmaması ve ‘’Doktor Moreau’nun Adası’’ eserinde asla rıza alınmadan başına buyruk hareket edilmesi, ‘’Otomatik Portakal’’ eserinde zorunda bırakıldığı için etiklik kuralı sürecin en başında egale olmuştur.
Deney Sürecinin Şeffaf Olması Gerekliliği
Bir kişinin kobay olarak kullanılmasının hukuki ve ahlaki koşulları bulunmaktadır. Bunlar, bu tür çalışmaların kontrolsüz yürütülmesini önlemek için tasarlanmıştır. Tıp alanında geçerli ve güvenilir bilgiler sağlamada en yaygın kullanılan yöntem tıbbi deneylerdir. Bu yöntemin en önemli bileşeni, insan sağlığını korumak ve hastalıklara çare bulmak için hayvanlar ve insanlar üzerinde yapılan incelemelerdir. Yüzyıllardır süren bu araştırmalar sonucunda bilim dünyası olumlu sonuçlara ulaşmıştır. Fakat bunun yanında kontrolsüz yapılan deneyler etik problemlerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. İnsanın denek olarak kullanımı üzerine etiğe uygun belli yasalar ortaya çıkmıştır. Kontrolsüz deneyleri engellemek amaçlanmıştır.
Tıp biliminin etik bağlamda ele alınmasının nedeni, doğrudan doğruya insan hayatıyla ilgili bir alan olmasıyla ilgilidir. Bu bağlamda hekim ve hasta ilişkisine dayalı gelişen tıp mesleğinde, hekimin bir karar mekanizması olması nedeniyle, yol göstericiliğinin birtakım ilkelerle belirlenmesi durumu açığa çıkmaktadır
Tıp biliminin gelişmesinin nedeni yine insan için olmasından dolayı belli sınırlamalar yapılmış olmasıdır. Deneylerde insanların kuralsızca ve sonuçları bilinmeden kullanılmasının engellenmesi için ülkelerin çoğu hukuki yasalar oluşturulmaktadır.
Tarih boyunca deneylerde kobay olarak kullanılan insanları değerlendirirsek; gönüllü bir şekilde, ücret karşılığı ile, gönülsüz ve habersiz olarak değerlendirilmektedir. Tıp alanında, doktorların hastalarıyla olan ilişkileri bağlamında, doktorların hastalarına karşı yükümlülükleri ve sorumlulukları üzerinde bir etik alanı vardır. Kobaylara karşı sorumlulukları da bu etikliğin bir parçası olarak kabul edilmektedir.
Algernon’a Çiçekler eserinde kobay olarak kullanılan Charlie’nin not aldığı ilerleme raporlarının birinde doktorların konuşmasında; Prof. Nemur beni deneyde kullanma konusunda endişeliydi ama Dr. Strauss bugüne kadar test ettikleri kişiler içinde en iyisi gibi görünenin ben olduğumu söyledi…. Charlie’yi kullanalım ama ona deneyde bir sürü şeyin ters gidebileceğini anlatmamız gerek (Keyes, 2023;15-17)… Charlie’nin akıllı olmayı çok istediğini bildikleri için çocuk kandırır gibi en iyisinin o olduğunu söylemeleri ve heveslendirmelerinin ardından ters gidecek şeylerin olduğunu söylemeleri bir şey ifade etmemiştir, Charlie’yi zaten kullanacaklardır. Kobay burada gönüllü olarak görünse de aslında habersiz bir şekildedir.
Doktor Moreau’nun Adası eserinde; Bu yaratıkların her biri, insan biçiminde olmasına, beline sarılı çaputa ve bedeninin kabaca insana benzemesine karşın; hareketlerine, yüzündeki ifadeye, tek mil varlığına karşı konulmaz bir yabandomuzu izi, hayvansı bir işaret, şaşmaz bir canavar damgası vurulmuştu (Wells, 2023; 47). Burada meydana getirilen yaratıklar, insan ya da hayvan biçiminde olmayan, ne olduğu anlaşılmayan canlılar olarak tasvir edilmektedir. Moreau hiçbir izin ya da danışma olmaksızın, insan-hayvan karışımı bir yaratık meydana getirmesi deneyin şeffaflığına aykırıdır. Danışılmadan yapılan yaratıkları görenler yüzlerine dahi bakamamakta, yaratıkları acı içinde bırakmaktadır.
Otomatik Portakal eserinde ise, -Bunu kobay olarak kullanabilirsiniz. Gen., ateşli, gözünü budaktan sakınmayan biri. Brodsky yarın başlar bununla işe[…]Bu kana susamış serseri bambaşka biri olarak çıkacaktır karşımıza[…] on beş gün içinde Dev-Tut’tan ayrılacak özgürlüğüne kavuşacaksın (Bergess, 2023: 83-84). Bu kısımda gönüllü olmaya zorlanmış Alex, durumu özgürlüğü için kabul etse de şeffaf bir şekilde deney hakkında bilgilendirilmemiştir. Alex’e örtülü bir şekilde özgürlük vadedildiği için bütün işlemleri kabul ettiğine en sonunda pişman olmuştur. Onun mecburiyeti ve çaresizliği kendisini bilinçsiz bir sona sürüklemiştir.
Ele alınan eserlerdeki kobayların deney süreci hakkında hiç fikir sahibi olmadıkları, manipüle edilerek bilimin kölesi oldukları açıkça gözlemlenmektedir. Kobaylar bir bakıma deney aracı olmaya zorlanmakta, kandırılmakta ve alıkonulmaktadır. Bu alıntılar, bu eserlerdeki deneylerin sürecinin örtülü olduğunu ve süreci yöneten kişinin ya da kişilerin ise davranışlarının etikliğe aykırılığını gözler önüne sermektedir.
İnsan-Hayvan Üzerinde Yapılan Deneylerin Ahlaki Farklılığı
Deneyi yapacak bilim insanının belli yasa ve ahlaki unsurlara göre oluşturmalıdır. Etik yasalara göre insan ve hayvan yasaları farklılık gösterse de ana amaç canlının zarar görmemesidir. Kobayın canlı türü ne olursa olsun incinmesine, sakatlanmasına ya da ölmesine sebep olacak en ufak durumda deney sonlandırılmalıdır. Bu, deneye katılan araştırmacıların kendilerinden beklenen dürüstlük, yetenek ve titiz muhakeme sergilerken deneye devam etmenin olası sonuçlarını düşünmesi gerektiği anlamına gelmektedir. Bilinç seviyeleri, haklar ve etik sorumluluklar, insan deneyleri ile hayvan deneyleri arasındaki ahlaki farklılıkları göstermektedir. Hayvan deneyleri, insan deneylerine göre daha yüksek etik standartlara ve yasal korumaya sahipken insan deneyleri daha çok hayvan sağlığı ve bilimsel fayda dengesi üzerine odaklanmaktadır. Her iki durumda da etik bir yaklaşım benimsemek ve alternatifler hakkında düşünmek çok önem taşımaktadır. İnsanlar ve hayvanlar arasındaki en önemli fark, hayvanların öz bilinci ve acı çekme kapasitesinin insanlar kadar gelişim göstermemiş olmasıdır. Bu nedenle deneysel etikliğin ilk süreci olan rıza ve onay, hayvanlardan alınamamaktadır. Daha sonra hak ve ahlaki durumuna bakılırsa insanların hakları ve özgürlükleri daha geniş ölçüde olmasından ötürü bu haklara uyulmadığında ciddi yasal süreçler uygulanırken hayvanlar için durum daha farklıdır. Bu da etiğe aykırılık durumunu net bir şekilde ahlaki yükün en az olduğunun gözle görünür en net örneği olarak kabul edilmektedir.
Ahlaki eşdeğerlik savunucuları, hayvanların da insanlar gibi temel haklara sahip olduğunu ve bu hakların araştırma etiğinde dikkate alınması gerektiğini ileri sürerler. Bu, hayvan deneylerinin tamamen durdurulmasını gerektirmese de hayvan haklarının ciddi şekilde korunmasını zorunlu kılar
Makalede, deney etiği bir deney meydana gelirken kullanılan canlı hangi tür olursa olsun haklarının eşit olması yönünde açıklanmakta ve canlıların arasında ayrımcılık söz konusu olmaması gerektiğini savunmaktadır. Deney, bilimin gelişmesine yardımcı olan faktörlerden olduğu için mutlaka bir ya da birkaç canlı türünde test edilmelidir. Fakat türlerin hakları gereği zararın en aza indirgenmesi gerekmektedir. Savunucular da hakların eşit olması gerektiğini savunmaktadır.
Algernon’a Çiçekler eserinde, deneyin ilk sürecinde bir süre hayvanların kullanıldığı, Doktor tarafından Charlie biz bunun üzerinde çok uzun zamandır çalışıyoruz ama hep Algernon gibi hayvanları kullandık (Keyes,2023;17), cümlesiyle verilmiştir. Deneyde insanları kullanmayı daha büyük bir risk olarak gördükleri için birçok hayvanı kullanmalarının nedeni hayvan hakları yasalarının insan haklarının korunmasına göre daha asgari durumda olmasıdır. Bir başka yerde de Charlie, bir hayvan olan Algernon ile kurduğu empatiyi, Algernon gibi ben de etrafımda ördükleri kafesin içinde sıkışıp kalmıştım (Keyes, 2023; 172) şeklinde aktarmıştır. Haklar bağlamında ne kadar fark olursa olsun canlının yaşamının devam etme özgürlüğü olduğunu ve deney için kullanılan değersiz bir yaratıktan ibaret olmadıklarını vurgulamak amaçlanmıştır.
Doktor Moreau’nun Adası eserinde belli bir ahlaki farklılık görünmemekle birlikte canlı türlerinin hepsine yapılmış bir ahlaki taciz söz konusudur. Artık Moreau’nun bir insanı kesip biçtiğine aklım yatmıştı […] Adamın ince kahverengi tüylerle kaplı sivri kulakları vardı (Wells, 2023; 59-36). Moreau’nun insan ve hayvan türünü birleştirip hayatımın çalışması olarak adlandırdığı deney, bütün canlılara yapılan hak ihlalini ve deneyin etikliği yerine çalışmanın büyüsüne tutsak olarak vahşice yaptığı katliamın örneği olarak görülmektedir.
Bergess’in Otomatik Portakal eserinde hayvanlar üzerinde bir deney yapılmamaktadır fakat insanlar etikliğe aykırı bir şekilde başkalarının çıkarları için kullanılmaktadır; bu baskı yönetiminden kurtulmak için sana ihtiyacımız olacak. Senin gibi bir delikanlıyı OTOMATİK PORTAKAL’a dönüştüren yönetime yaşam hakkı tanımamalıyız. Hükümetin yalan yere böbürlenmesine dur demenin zamanı geldi… (Bergess, 2023; 142). Sadece deney değil insanlar üzerinde de hakimiyet kurduğunu anladığımız hükümet, kendini övmek için her canlıyı kullanabilecek kötülükte bize yansıtılmıştır. İnsanları kobay olarak kullanabilmek için yasaların gereken maddelerinin ihlalinin söz konusu olmasıyla beraber, halkın ses çıkarmaması onları daha da cürretkar bir hale getirmektedir. Kitap içeriğinde denek olarak kullanılan başka canlı türü olmadığı için sadece kobay hapishanedeki Alex üzerinden işlenmiş ve onu bir insan yerine koymadıkları için hayvanlara yapılan muameleyle aynı konumda bırakmaktadır.
Algernon’a Çiçekler ve Doktor Moreau’nun Adası eserlerindeki hayvan-insan deneylerinin farklılığı bağlamında açıkça görülebilecek tek fark, Keyes’in eserinde Charlie’ye varana kadar bir sürü hayvanın kullanılması, Algernon adındaki farede işe yaradığında Charlie üzerinde deneylere başlanmasıdır, H.G Wells’in eserinde ise insan ya da hayvan fark etmeksizin her iki tür de acımasızca ve ahlak kurallarına tamamen aykırı bir şekilde kullanılmaktadır. Bergess’in eserinde yapılan deneyde hayvan bulunmamasına rağmen kobay Alex’i hayvan gibi görüp insani haklarına saygı duymadan köleleştirmek amaçlandığı için bu konuda net bir farklılık görülmemektedir.
Deneylerin Kalıcılığı, Doğruluğu ve Deney Sürecin İşlenebilir Kabul Edilmesi
İnsan ve hayvan deney sürecinin kabul edilebilir olması için hem bilimsel hem de ahlaki açılardan değerlendirilmesi gerekmektedir. İnsan deneylerinin bilimsel geçerliliği ve katılımcı haklarının korunması, sıkı kurallara bağlı olmalıdır. Hayvan deneyleri, bilimsel fayda ile hayvan refahı arasında bir denge kurarak yürütülmesi, her iki durumda da araştırmanın kabul edilebilir olması için etik ve yasal kurallara uymak çok önem arz etmektedir. Deneylerin devamlılığı ve kalıcılığı, etik ve yasal kurallara uymaktan doğrudan etkilenmektedir. Deneylerin uzun vadede kabul edilebilir olması, insan deneylerinde insan haklarının korunması ve hayvan deneylerinde hayvan refahına dikkat edilmesi yoluyla garanti edilmektedir. Araştırmanın güvenilirliğini ve toplumsal kabulünü artıran etik kurallar ve düzenlemeler bulunmaktadır. Bu düzenlemelere uygun hareket edildiğinde deney süreci devam ettirilebilmektedir. Ayrıca veri paylaşımının doğru, uygulamaları değerlendirmeye açık ve şeffaf olması bu sürecin devamlılığını sağlarken, etik anlamda da uygunluğunu göstermektedir.Araştırmacılara gelince, deney tasarımı ve istatistiksel analiz konusunda eğitim alması, deneylerin geçerliliğini ve doğruluğunu artırmaktadır. Bu tür bir eğitim, deneylerin daha iyi yapılandırılmasını sağlamakta ve sonuçların güvenilirliğini yükseltmektedir. Bilimsel çalışmaların başlamadan önce ön kaydının yapılması, araştırmanın planlanmış metodolojisinin belgelendirilmesini ve çalışmanın şeffaflığını artırmaktadır. Ayrıca, negatif sonuçların yayınlanması, bilimsel sürecin bütünlüğünü korumakla birlikte tüm araştırma bulgularının dikkatle incelenmesine olanak tanımaktadır. Bu uygulamalar, bilimsel araştırmalarda önyargıyı azaltırken elde edilen bulguların genel kabulünü güçlendirmektedir.
Algernon’a Çiçekler eserinde deney sürecinin kalıcılığı hakkında aşağıda verilen kısım geçmektedir;
Algernon ‘un hafızası geri dönmeye başladı. Benim de hafızam geri dönecek mi? Yoksa sonsuza kadar aptallaşacak mıyım? […] Algernon böyle devam ederse, onu iğnelerle beslemek zorunda kalacaklar. Onu minicik bantların altında kıvranırken görünce, sanki kendi kolum bacağım bağlanmış gibi hissettim (Keyes, 2023; 244).
Yapılan deneyin kalıcı olup olmayacağı ve Charlie’nin deney sonrası zekasını kaybetme riski taşıyıp taşımadığı belirsizdir. Algernon ’da işe yarayan deney daha sonrasında tepetaklak olmuş ve deneyin hem süreç hem de kalıcılık anlamında sorgulanmasına neden olmaktadır.
Doktor Moreau’nun Adası eserinde deney sürecinin hatalı olması bir yana kalıcılık yönünden eserde verilen örnek şöyledir; bu canlılar geri dönüşü olmayan bir değişime uğradılar. Artık asla insan veya hayvan olamayacaklar […] Montgomery’nin umutsuz olma nedenini düşünmeye başladım. “Değişecekler” diyordu.” Mutlaka değişecekler.” -Moreau ne demişti? “İçlerinde inatçı hayvansılık her geçen gün geri dönüyor” (Wells, 2023; 142). Deneyi ne kadar başarılı gerçekleştiğini ve istediği her şeyi yaptıracağını söyleyen Moreau, er ya da geç yarattığı canlıların eski haline döneceğini bildiği anlaşılmaktadır.
Otomatik Portakal eserinde ise deneyin kalıcılık konusunda belirtilen örnekte kalıcılığın bir işe yaramadığını anlamaktayız;
“-Kapa çeneni be!” diye bağırdım kulak tırmalayan sesli anama: “-Yeter artık şimdi şuradan kalkar gözünün üstüne iki çekerim gerçekten zırlamaya başlarsın.” Bu sözcükler ağzımdan çıkar çıkmaz tüm benliğimi bir mutluluk kapladı, bir mutluluk kapladı sormayın gitsin. İçimde uzun süredir altı sönmüş bulunan kin tenceresi yeniden kaynamaya başladı fokur fokur.(Bergess, 2023; 157)
Deney aslında Alex’i sessiz, kendi halinde ve kimseye zararı dokunmayan biri olarak topluma entegre etmeye çalışsa da bu deney de başarısızlıkla sonuçlanmaktadır, üstelik Alex’in iradesine kelepçe vurmaktadır. Süreçte Alex, tedaviyi aldıktan sonra bir süreliğine şiddetten uzak durmakta, ancak zamanla tedaviyi reddetmekte ve eski şiddet eğilimlerine geri dönmektedir. Bu durum, tedavinin kalıcı olmadığını ve etik açıdan sorunlu olduğunu göstermektedir.
Üç eserde de gözlemlenen temel olgu etik düşünceye uygunsuz yapılan deneylerin kalıcılığı söz konusu olmamakla birlikte, sürecin doğruluğu da etken dışı kalmaktadır. Bu sebeple yasalara uygunluk ve deney şeffaflığı da önem arz etmektedir.
Sonuç
İnsan ve hayvan deneylerinin etiği üzerine yapılan bu çalışma, geçmişten günümüze uzanan bir tarihi ve ahlaki boyutları incelerken, Daniel Keyes’in Algernon’a Çiçekler, H.G. Wells’in Doktor Moreau’nun Adası ve Anthony Burgess’in Otomatik Portakal eserlerinin içeriğini değerlendirmiştir. İnsan ve hayvan deneylerinin etik yönleri, deneyin yapıldığı sürecin şeffaflığı ve insan-hayvan üzerindeki deneylerin ahlaki farklılıkları üzerinde durulmuştur. Deney etiği ve rıza konusunda, kobayların bilgilendirilmesi ve onaylarının alınması önemli bir ahlaki gerekliliktir. Ancak eserlerdeki örneklerde, kobayların rızası veya onayı alınmadan deneylerin yapıldığı ve bu durumun etik ihlal oluşturduğu görülmüştür. İnsan-hayvan üzerinde yapılan deneylerin ahlaki farklılıkları incelenirken, hayvanların öz bilinci ve acı çekme kapasitesi ile insanların hak ve özgürlükleri arasındaki ayrım göz önünde bulundurulmuştur. Hayvan deneylerinin daha yüksek etik standartlara sahip olduğu ancak insan deneylerinin daha çok bilimsel fayda ve insan sağlığı üzerine odaklandığı belirtilmiştir. Sonuç olarak, insan ve hayvan deneylerinin etiği konusunda daha fazla bilinç ve şeffaflık gerekmektedir. Deneylerin yapılmasında rıza ve onayın önemi vurgulanmalı, deney sürecinin dürüstlüğü sağlanmalı ve insan-hayvan üzerindeki deneylerde ahlaki farklılıklar göz önünde bulundurulmalıdır. Bu şekilde, bilimsel ilerlemenin yanı sıra etik değerler de korunabilmekte ve insanlık daha adil bir bilim anlayışına ulaşabilmektedir.