Muammer El-Kaddafi

Muammer El-Kaddafi

0

Muammer El-Kaddafi, 7 Haziran 1942 yılında Libya’nın Sirte kentinde doğmuştur. 2011 yılında Arap Baharı sürecinde Libya’da çıkan iç savaşta linç edilerek öldürülmüştür. Tarzı sebebiyle hem geleneksel hem de uluslararası medyada kendisine “Çöl Tilkisi” denmektedir. Bunun en önemli sebebi, Bedevi bir aileden gelmesi ve aynı zamanda Bedevi değerlerini yaşatmaya önem vermesidir. El-Kaddafi, doğduğu toprakların emperyalist güçler tarafından sömürüldüğünü görerek büyümüştür. Büyüdüğü ortamın var olan bu sorunları kendisinin Cemal Abdülnasır’ın Arap milliyetçiliği fikirlerinden etkilenmesini sağlamıştır. Kaddafi, 1963 yılında Libya Üniversitesi Hukuk Fakültesi Tarih Bölümü mezunudur. Daha sonra Bingazi’deki Askeri Akademi’ye girerek burada askeri ve ideolojik fikirlerini geliştirmeye devam etmiştir. Mezun olduktan sonra İngiltere’ye giderek askeri alanda uzmanlık eğitimini tamamlayan El-Kaddafi, İngiltere’den döndükten sonra milliyetçilik hareketleri ışığında toplanan anti-Siyonist hareketlere katılmıştır. İlerleyen süreçte okul arkadaşlarıyla birlikte “Özgür Subaylar Hareketi” adını alacak gizli bir örgüt kurmuştur.

Libya, tarih boyunca birçok devletin egemenliği altına girmiştir. Libya, tarih boyunca önce Fenikelilerin egemenliği altına girmiş̧, daha sonraki yıllarda ise; Kartacalılar, Romalılar, Abbasiler, Memlükler ve Osmanlılar bu bölgede hâkimiyet kurmuştur. Libya’da ilk çağlardan itibaren birçok devletin kolonisi görülmektedir. Uzun süre Osmanlı hakimiyetinde olan bu bölge, Trablusgarp Savaşı ile İtalyanların hakimiyetine geçmiştir. Libya devleti, emperyalist devletlerin desteği ile var olan Soğuk Savaş’ın Afrika’da yarattığı siyasi boşluktan yararlanarak 1951 yılında kurulmuştur. Bunun yanında Libya, bağımsız bir devlet olarak tarih sahnesine çıktığında ekonomik olarak geri kalmış bir ülke olarak görülmekteydi. Ülke, emperyalist güçlerin yardımlarıyla ayakta durabilmekteydi. Libya tarihinde ayrı bir öneme sahip olan, İngiltere ile 1953 tarihinde Bingazi’de imzalanan Dostluk ve İttifak Antlaşması, bu bölgenin bir manda haline gelmesine sebebiyet vermiştir. İmzalanan bu antlaşma, askeri ve finansal maddeler içermekteydi. Antlaşmaya göre İngiltere, Libya finansal istikrarını sağlayana kadar finansal yardımda bulunacaktır. Bu antlaşmayla İngiltere’ye ülkenin doğusunda bulunan Tomruk ve El-Adem şehirleri verilmiştir. Bu bölgede İngiltere askeri tesis kurması hakkına bu şekilde sahip olmuştur. 1954 yılında ABD ile yapılan antlaşma gereğince de Trablus yakınlarındaki Wheelus Field Havaalanında kira karşılığı ABD’nin üs kurabilme yetkisini kazandı. Fakat tam da bu süreçte Libya tarihinde önemli bir buluş keşfedilmiştir. Libya’nın müzmin fakirliği, 1959 yılında Zelten Dağı’nda zengin petrol yataklarının bulunmasıyla değişmiştir. Bulunan bu değerli yakıt, tüm ilişkilerin değişmesine sebebiyet vermiştir. 1961 yılında petrol ihracatı başlamış ve bu sayede Libya ekonomik olarak kendini geliştirmeye başlamıştır. Lakin bu gelişimin sadece belirli bir zümreye mahsus olması ve yaşam koşullarının halk içerisinde aynı yönde pahalılaşması halk arasında hoşnutsuzluklara sebebiyet vermiştir. Fakat burada belirtilmesi gerekilen önemli bir husus bulunmaktadır; Libya’nın zengin petrol kaynaklarına sahip olması Batıya olan bağımsızlığını azaltmamış̧ aksine artırmıştır. Çünkü ülkenin petrol kaynaklarının; işletilebilmesi, çıkarılabilmesi ve uluslararası pazara satılabilmesi için gerekli olan alt yapı bu dönemde Libya’da bulunmamaktaydı. Tam bu süreçte Kral İdris’in dışa bağımlılığının artması, muhalefet tarafından eleştirilse de konulan yasaklar bu sesleri bir süreliğine bastırabilmiştir. Kral İdris’in ilerleyen zamanlarda petrol üretimini doğrudan tekeline almasıyla huzursuzluklar artmış ve bu durum muhalefetin başlıca ana gündem konusunu oluşturmuştur. Kral İdris’in izlediği bu tutum, halk ile arasının bozulmasına sebebiyet vermiştir.

1 Eylül 1969 devrimi ile Kral İdris’in iktidarını devralan Kaddafi, Libya’nın mevcut politik sistemini değiştirmiş̧, “Üçüncü Evrensel Teori” adıyla anılan ve düşünce temelinde Cemal Abdülnasır’ın fikirleri temeliyle oluşan “İslamiyet ile Sosyalizmi” isimli bir ideolojiyi benimsemiştir. Kaddafi, yönetimi eline aldığı süreçte Cemal Abdülnasır’ın Mısır’da uyguladığı yenilikçi reformları uygulamaya çalışmıştır. Yeniliklere uygun olacak şekilde yeni anayasa hazırlatmıştır. Hazırlattığı yeni anayasa ile başbakanlık ve savunma bakanlığı görevlerini kendisi üstlenmiştir. Mandater rejimlerden uzaklaşmak istediği için İngiliz askeri üstlerini ve birliklerini ülkeden çıkarma politikası izleyen Kaddafi, petrol şirketlerini ulusallaştırmıştır. Toplumsal hayatta bölücülüğün engellenmesi için İtalyan ve Yahudi azınlığın mal varlığına el koyarak onları göçe zorlamıştır. Kırk iki yıllık iktidarında kendisine muhalif olan ve olabilecek tüm aydın gazeteci, yazar ve askerleri tutuklatarak kendisine karşı oluşabilecek bir muhalif ayaklanmanın önüne geçmek istemiştir. Emperyalist devletler ile mücadelede uluslararası terör örgütlerini desteklemiştir. Bu politikanın ana sebebi ise emperyalist rejimlerle tek mücadele yönteminin bu olduğunu düşünmesidir. Bunun neticesinde Kaddafi üzerine baskı yapılmış̧ ve Libya’ya ağır yaptırımlar uygulanmıştır. Bu ambargolar, petrol gelirlerine dayalı Libya açısından ekonomik sorunların başlangıcı olmuştur. 2000’li yıllara kadar bu ambargolara dayanan Kaddafi yönetimindeki Libya, Batılı devletlere karşı konjonktür değiştirerek daha ılımlı bir politika izleyerek siyasi yalnızlıktan kurtulmuştur.

18 Aralık 2010 tarihinde tüm Arap dünyasını etkileyecek bir olay vuku bulmuştur. İşsiz olan Mohammed Bouazizi’nin kendisini yakması ile Tunus’ta başlayan ve kısa sürede tüm Kuzey Afrika ülkelerini saran ayaklanmalar, son olarak 15 Mart 2011 tarihinde Suriye’ye sıçramıştır. Kuzey Afrika ve bazı Ortadoğu devletlerinde yaşanan bu devrimci ve yenilikçi otoriteye karşı çıkan muhalif hareketler, iç ve dış̧ basın tarafından “Arap Baharı” adı ile anılmaya başlanmıştır. Bu adın verilmesinde; olayların Arap devletlerinde yaşanması ve isyanlar sonucunda ortaya çıkacak düzenin Araplar için yeni bir dönemin başlangıcı olarak görülmesi de etkili olmuştur.

Libya’da yaşanan Arap Baharının sebeplerine bakıldığında Arap Baharını yaşayan diğer ülkelerden farklı olduğu görülmektedir. Libya’daki Arap Baharında öncelik ekonomik sorunlar değildir. Libya’da önem gören düşünceler; insan hakları, siyasi özgürlüklerin elde edilmesi ve demokratikleşmedir. Libya, toplumsal yapı olarak aşiret ilişkileri üzerine kurulmuş bir devlettir. Kaddafi iktidara geldiği ilk yıllarında siyasi ve askeri gücünü pekiştirmek için güçlü gördüğü Arap kabilelerini kullanmış ve kimi aşiretlerle iş birliği yoluna girmiş, bazılarını da karşısına alarak toplumda var olan siyasi varlığını korumayı amaçlamıştır. Kaddafi, iktidarının ilk yıllarında başkenti Bingazi’den Trablusgarp’a taşıması ve petrol yataklarının doğuda bulunmasına rağmen petrol gelirlerinden ve devlet yatırımlarından Doğuyu soyutlamasıyla Kaddafi’ye karşı başlatılan halk hareketlerinin sebebi olarak görülmektedir.

Yazı Kaynakları
Gürkan Doğan ve Bülent Durgun,” Arap Baharı ve Libya: Tarihsel Süreç ve Demokratikleşme Kavramı Çerçevesinde Bir Değerlendirme” Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, (15), 61-90.
Kibar Önder,”Kaddafi Dönemi Libya İç ve Dış Siyaseti: Libya Arap Baharında Türkiye Politikası”, Sosyal Ve Beşeri Bilimler Dergisi, 5(1), 136-148
Gürkan Doğan ve Bülent Durgun,” Arap Baharı ve Libya: Tarihsel Süreç ve Demokratikleşme Kavramı Çerçevesinde Bir Değerlendirme” Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, (15), 61-90.
Prof. Dr. İsmail Hakkı Ünal, “Muammer el-Kaddafi ve Yeşil Kitap'ı”, İslamiyet V, (2),2022,162.
Doç.Dr. Sertaç Demir,” Çölde Direniş ve Sanat: Ömer Muhtar, Kaddafi ve Mustafa Akkad”, Ortadoğu Analiz, 11(94),2020,93.
İlginizi Çekebilir

Bültenimize Katılın

Hemen ücretsiz mail bültenine katılın ve yeni güncellemelerden haberdar olan ilk kişi olun.