Kütüphanelerin Yok Edilmesi Sadece Reform Yüzünden Miydi?
Her şey 16.yüzyılda İngiltere’de oluşan Protestan Reformasyonuyla başladı. Katolik Kilisesi, otoritesini kendi şahsi kazançları ve rahatlıkları için kullanmaya başladı. Bu yolsuzluğu halk ıslah etmeye çalışsa da başarılı olamadı. Katolik Kilisesi’nin üzerindeki baskının zamanla artmasıyla Kilise’nin kapatılma kararı alındı. Aynı zamanda Kral Henry’nin izdivaç meselelerine Papa’nın onay vermemesi de, Kilise’nin sonunu hazırlamada önemli rol oynadı. Hem Kraliyet Ailesi’nin hem de Asillerin görüşü böyleyken Katolik Kilisesi’nin kapatılmama şansı yoktu. Katolik Kilisesi’nin kapatılmasıyla birlikte manastırların kapanmasıyla da pek çok kitap ve el yazması kayboldu, kitaplar satıldı veya imha edildi.
Kitaplarla birlikte İngiltere’nin büyük bir geçmişi de silinmişti. Zengin aileler de kendi kütüphanelerini oluşturdu, üniversiteler ve bilim kurumları da kitap biriktirmeye başladı. Belki de o kitapların sayfaları arasında gizlenmiş sırlar, günümüze kadar ulaşabilseydi, tarihimizin karmaşıklığına daha net bir ışık tutabilirdi.
Ancak insanlar, zamanın akışına karşı duran bir unsurdu. Reform, sadece kütüphaneleri değil, aynı zamanda düşünce yapısını da değiştirmişti. Yeni dönem, bireysel koleksiyonların ve özel kütüphanelerin yükseldiği bir çağa işaret ediyordu. Her zengin aile, kendi bilgi hazinesini inşa ederken, üniversiteler ve bilim kurumları da kollarını sıvayıp kitap toplamaya başladılar.
Bu süreç, bir yandan tarihimizi zenginleştirirken, diğer yandan da kaybolan kitapların izini sürmek adına bir arayış başlattı. Belki de her eskimiş kitap, geçmişteki o eski kütüphanelerin bir izdüşümü, bir yankısıydı. Bu, kitaplar arasında kaybolmuş bir hikayenin izini sürmek gibiydi, tıpkı eski bir haritayı çözmeye çalışmak gibi.
Bu dönem, kütüphanelerin kapanmasıyla bir kayıp yaşansa da, kitaplar asla tamamen yok olmamıştı. Bilgi, yeni sayfaların arasında yeşermeye devam etti. Belki de bu dönem, kitapların değerini bilmemiz için bir hatırlatma; bir bilgi hazinesini korumanın, onu gelecek kuşaklara taşımanın ne kadar önemli olduğunu anlamamız için bir ders olmalıydı. Ve belki de, bu günümüzdeki kütüphanelerin kıymetini bir kez daha hatırlamamıza vesile olabilir.