“Umutsuzluğun olmadığı bir hayat, umudun olmadığı bir hayattır.”
First Reformed, Paul Schrader’ın senaristliğini yaptığı ayrıca bu camiadaki auteur yönetmen deneyimini yaşadığı, modern dünyadaki maddiyat ve maneviyatin birbirine karıştığı kilise ve kurumların çıkar gözetme stratejilerini, yolsuzluğun din kisvesi altında aklanışını, bir rahibin inanç paradokslarını, varoluşsal sancılarını ve hepimizin farkında olduğu ama göz ardı ettiği küresel iklim krizi gerçeğini hatırlatarak işliyor.
Olay Örgüsü
First Reformed, küçük bir kasabada bir elin parmağını geçmeyecek sayıda cemaati olan bir kiliseye kameranın sinsi ve hayaletimsi bir panı ile başlıyor. Bu daha filmi izlemeye başlamadan kilisenin bembeyaz bir mimaride olmasına rağmen kirlenmiş bir kurum olduğunu sezdiriyor. “First Reformed” adlı bu kilise uzun yıllardır süregelen tarihi ve estetik mimarisini de hesaba katarak bir turist tuzağı haline gelmiş vaziyetteyken çocuğunu Irak Savaşı’nda kaybetmiş, ailesi dağılmış, düzeni yıkılmış bir rahibin bu kiliseye tayin oluşuyla bizleri bir fikir karmaşasının içine hapsediyor. Rahip Toller, hem psikolojik hem fiziksel acılarıyla baş etmeye çalışırken cemaatindeki insanlara da yardımını esirgemeyerek sanki bir vicdan diyetine girmek üzere sürgüne yollanmış izlenimi verdi bana.
Bir gün cemaatin bir üyesi olan Mary’nin, hamile olduğunu kocasının öğrenmesi üzerine bebeğin bu kirli dünyaya doğmasını istememesi sebebiyle rahibe durumu anlatışı ve ondan yardım talep etmesi ile birlikte planladığı diyeti kendi elinde olmadan bozuyor. Bir çevre aktivisti olan Mary’nin kocası ve rahibin görüşmesinde, yönetmenin bu varoluşsal krizden uzaklaşıp gerçek dünya meseleleriyle buluşturmak istemesi adına tarihsel göndermeler de mevcut (Amazon ormanlarının korunması için mücadele eden aktivistler vb.). Ardından Mary’nin intihar eden kocasıyla bu içinde bulunduğu ontolojik sorgulamaya bir dünya vatandaşı olduğu gerçeğinin vermiş olduğu vicdani sorgulama da eklenince işler rahip için daha da işin içinden çıkılmaz bir vaziyet alıyor.
Bu ölümden sonra rahip, bu krizi engellemek adına kilisedeki üstleriyle konuşuyor ama istediği cevabı almak yerine rahibin kilisenin kapitalist sermaye patronları ve politikacıların ilişkisini görmesi üzerine ne kadar yalın bir dille olsa da sisteme sert bir eleştiriyi dile getirmiş oluyor. Bir rant kapısı haline gelmiş bu küçük kilise bizlere daha büyük bir ikiyüzlülüğün var olduğu gerçeğini hatırlatıyor. Toller, bu olanların hepsini görmesine rağmen tıpkı bizim gibi pasifize olmuş pastoral bir oyunculukla sessizliğimizi de sanki yüzümüze vuruyor.
Toller, akışta içinde ve dışında yaşananlara tepki olarak pasif agresif bir şekilde günlüğüne içini döküyor ve içinde bulunduğu acılara daha fazla dayanamadığından intihar etmenin yollarını arıyor. Bu esnada onu belki de hayata bağlayan tek şey, Mary’nin içinde taşıdığı can ile ona hayatın natural bir resmini çiziyor olması. Bu resme bakıp da büyülenmemek elde mi? Hepimiz bu aşka vurulup hayatın bütün olumsuzluklarına rağmen yaşamaya devam etmiyor muyuz? İşte tüm bu sebeplerle film karanlığın içinde Amerikan sinemasının vazgeçilmezi olan aydınlığı da sunuyor bizlere ve finalde bu sinemanın isteyebileceği bir sonla bitiş yapıyor. Filmin sonunda intihar etmek isteyen rahibin ölüp ölmediğini her ne kadar bilmiyor olsak da bu ucu açıklık bizim yine umut etmemize sebep oluyor ve filmin ekranından çıkıp kendi ekranlarımız arasında bir devamlılık bağı oluşturuyor
Sinematografik Açıdan First Reformed
Görüntü yönetmeninin kamerayı hikayenin içeriğiyle paralel bir şekilde yönlendiriyor olması bizi filmin içine daha da dahil etmiş. Başlangıçta kameranın zoom yapışındaki yavaşlık ve filmin sonundaki coşkulu hareketin tezatlığı da filmdeki olay gelişimine güzel bir atıfta bulunmuş. Böylesi bir filmde geniş açılar ve canlı renkler yerine de elbette bizi soluk kontrastlar ve klostrofobik bir çerçeve karşılıyor. Müzikleri de karanlık ambiant türünde olan bu filmle uyuşmuş vaziyette. Görüntüler net ve sade. Kameranın bir kaçış çabası yok gibi ve bu bilinçli çekim formu net bir resme bakmamızı, gerçekleri içselleştirmemizi daha da kolaylaştırıyor.
First Reformed ile İlgili Son Sözler
Özetle “First Reformed (2017)” oğlunu sebebi anlamsız ve etik bir zemini olmayan bir savaşa göndermiş rahibin hayatının kalanında bu yaptığı eylemin sonucunun vermiş olduğu ızdırabı bizlere tıpkı bu savaşın anlamsızlığı gibi bizi din kurumu adı altında uyuşturan çıkarcı oluşumların fırsatçılığı yüzünden gerçekle yüzleşmek yerine halüsinasyon denizinde boğulmamızı, dışsal motivasyonların sebep olduğu körlüğümüzü tıpkı “Korkunç İvan Oğlunu Öldürüyor” adlı eserdeki babanın pişmanlığını bizlere gösterdiği gibi suratımıza çarpıyor. First Reformed bu bakımdan vicdani muhakeme ve soyut gerçekliğin hızlı akışı arasına çırpınan herkesin izleyip okumasını yapması gereken bir film.