Çoğumuz tarih derslerinden Kavimler Göçü’nü hatırlıyoruz öyle değil mi? Peki, neydi bu kavimler göçü de hepimiz tarih derslerinde bu konuyu işlemek zorundaydık?
Kavimler Göçü, MS 350-800 yılları arasında yaşanan ve dünya düzenini kalıcı olarak değiştiren, yeni savaşlara ve yıkımlara yol açan büyük bir insanlık olayıdır. Asya topraklarında yaşanan kıtlık ve belli başlı bazı sorunlar neticesinde insan kitlelerinin Avrupa topraklarına doğru başlattığı bu göç, hâlâ üzerinde araştırmalar yapılan büyük bir olaydır. Farklı topraklardan gelen bu insanlar yanlarında kendi kültürlerini ve yaşam tarzlarını da getirdiği için sosyal krizler ortaya çıkıyor, bu krizler neticesinde insanlık tarihini etkileyecek savaşlar yaşanıyordu. Günümüz dünya haritasının temellerini atan bu olay neticesinde ülke sınırları yeniden çiziliyor ve sonu gelmeyecek olan toprak kavgaları ortaya çıkıyordu.
Gelelim günümüze. Bu denli büyük bir yıkım ve değişim meydana getiren Kavimler Göçü yeniden yaşanıyor deseydik tepkiniz ne olurdu? Maalesef günümüz şartları insanları yeni bir Kavimler Göçü’ne zorluyor ve dünya bu göçe karşı adeta üç maymunu oynuyor. Başta ülkemiz olmak üzere çeşitli ülkeler bu göçe karşı aşırı duyarlı bir vaziyette yer alırken Batı dünyası hâlâ sessizliğini koruyarak adeta pembe rüyalar içinde hayatlarına devam ediyor.
Peki, bu yaşanan göç neticesinde yeni krizler ve savaşlar ortaya çıkmayacak mı sanıyorlar? Eğitimsiz ülkelerden kalkıp yanlarında kendi kültürleri ve hayat tarzları ile gelen bu insanlar geldikleri ülkelerin yaşam biçimlerini değiştirmeyecekler mi? Kendi vatandaşları için bile yeterince güzel yaşam şartları sunamayan ülkemiz, bu yeni insan kitlelerine karşı ne kadar güzel bir yaşam şansı sunabilecek ki? Bin yıldır bu topraklarda yaşayan ve mevcut haklarını elde etmek için binlerce vatandaşını toprağa vermiş olan Türk milleti, bu insanları nasıl kendi toplumuna adapte edebilecek? Bambaşka bir kültürden gelen ve yaşam biçimleri bize hiç mi hiç uymayan bu insanlar şüphesiz ki beraberlerinde yıkım ve savaş da getireceklerdir. Birçoğu savaş görmüş olan, psikolojisi yıkımlar neticesinde bozulmuş insanlardan oluşan bu göç dalgası Batı dünyasının psikolojisini bozmadan nasıl topluma entegre olabilir ki?
İşte sevgili okuyucular, dünyamız ne yazık ki yeni bir göç dalgası ile karşı karşıya. Bu göç dalgası Kavimler Göçü’nü aratmayacak kadar büyük bir olay ve kimse bu olayı görmezden gelme lüksüne sahip değil. Batı dünyası içinde bulundukları pembe rüyalardan uyanmak zorunda. Çünkü bu göç dalgası en sonunda Batı dünyasını da değiştirecek ve düzeltilemeyecek sorunlara yol açacak. Doğu topraklarında yaşanan savaşlar bitirilmediği sürece bizleri zor günler bekliyor. Yüce Atatürk’ün dediği gibi “Yurtta sulh, cihanda sulh!” ilkesi benimsenmediği sürece yurtlarında sulh bulamayan bu insanlar, dünyaya sulh değil savaş yayacaklardır. En kısa sürede yaşanan bu kötü günlerin bitmesi ümidiyle Batı dünyasını bu büyük göçe karşı çözümler üretmeye davet ediyoruz.